1933 yılında Ankara Etnografya Müzesi’ne nakledilen bu eşsiz eser, çivi kullanılmadan, kündekârî tekniğiyle yapılmıştır. Şeyh El Naccar tarafından özenle işlenen minber, beşgen ve beş köşeli yıldız çerçeveli bitki motifleriyle süslenmiştir. Minber, İslam sanatının zarafetini yansıtan bu detaylarıyla, ziyaretçilerine tarihin derinliklerinden bir iz sunuyor.
Ulu Cami’nin inşa tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, caminin çeşitli dönemlerde onarıldığı kaydedilmektedir. İlk büyük restorasyon, 1129 yılında Irak Selçuklu Hükümdarı Mugīsüddin Mahmûd b. Muhammed Tapar tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra, 1260 yılında atabeglerden Mücâhid İshak camiyi yeniden restore ettirmiş ve yapıya bir medrese ekleyerek külliye haline getirmiştir.
Caminin mimarisi de oldukça dikkat çekicidir. Mihraba paralel üç kubbesi bulunan yapı, özellikle ortadaki sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş büyük kubbesiyle öne çıkar. Caminin kıble duvarındaki alçı mihraplar ise 1962 yılında yapılan restorasyon sırasında ortaya çıkarılmış ve günümüze kadar korunmuştur.
Minarenin de tarih boyunca çeşitli değişikliklere uğradığı bilinmektedir. 1975 yılında gerçekleştirilen restorasyon sırasında, minarenin dış kısmı korunmuş, iç yapısı ise betonla yeniden inşa edilmiştir. Daha yakın tarihlerde yapılan çalışmalarda, minaredeki tuğla kaplamalar sökülüp düzenlenmiş ve eksik kısımlar tamamlanmıştır.
Siirt Ulu Cami'nin çivi kullanılmadan yapılmış olan bu nadide minberi, 91 yıldır Ankara’da sergilenerek, tarih ve sanat meraklılarına geçmişin kapılarını aralıyor.