<div>Yeni çözüm süreci kör topal olarak yürüse de Kürt sorununu çözme umutları vardır. Devlet Bahçeli’nin son dönemde yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin kronikleşmiş Kürt sorununu zayıf da olsa çözme umutlarını taşıyor. Ama iktidar ve yandaşının söylemlerini pratikte hala göremediğimizden ister istemez soru işaretleri bırakıyor. Kürt sorunu küçük adımlarla, oyalama ile geçiştirilmeyecek kadar hassas olduğu görülmelidir. Yeni çözüm sürecinin barış ve kardeşlik vurgusuyla ortaya koyulan yaklaşım, ülkenin siyasal ikliminde uzun süredir ihtiyaç duyulan bir yumuşama ve normalleşme arayışlarının ağır yürümesi ve yeterli bir güven vermese de umut hala vardır.</div> <div>Ancak bu sürecin başarıya ulaşması, yalnızca iyi niyetli çağrılarla değil, pratikte karşılık bulan somut adımlarla mümkün olacaktır. Kürt sorunu da pratikte ciddi adımlar atılmasa yüz yıllık bir sorunu çözme şansının da sıfır olduğunu unutmamalıyız. Yanlış yapan tarafı tarih affetmeyecektir. Kürt coğrafyasındaki belediyelerde kayyum uygulamalarının devam etmesi ve AİHM’in Selahattin Demirtaş kararı gibi kritik konular, güvensizliği derinleştiren, çözüm sürecini zayıflatan başlıca siyasi başlıklardan biridir.</div> <div>Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında Kürt sorununun demokratik çözümü ve kalıcı barışın sağlanması için "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi" adıyla kurulan komisyon toplantılarında toplumun temsilcilerinin sürece dahil edildiğini görüyoruz. Bu kapsamda siyasi partiler, pek çok hak, hukuk ve sivil toplum örgütü ile temsilcilerini komisyonda dinledi. DEM, bu çalışmalarda yerel yönetimlerin güçlenmesi, Kürtlerin siyasal hakları ile güçlü bir demokratik cumhuriyet vurgusu yaparken; CHP komisyonun ismine "demokrasi" kelimesinin eklenmesinde ısrarcı oldu ve yerel yönetimlere yapılan baskınlarla tutuklanan başkanlarına yönelik siyasi tutuklulukları eleştirdi. CHP’nin İmralı’ya üye yollayamaması DEM ile CHP’yi karşı karşıya getirdi. CHP’nin tavrı, DEM tarafından ağır eleştiriye maruz kaldı. Bu olay, DEM’in daha önce Cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimlerde karşılıksız destek verdiği CHP’ye eleştirilerin doruk noktasına çıkmasına neden oldu. Bu durum tabii ki iktidar ve ortakları tarafından memnuniyetle karşılandı. Kürt seçmenlerin hiçbir zaman güvenmediği fakat mecburiyetten desteklediği CHP zihniyetine tepkileri yükselirken, Bahçeli ve Erdoğan’a bakışları olumlu fakat güvensizlik ve temkinlilik de hald devam ediyor.</div> <div>Komisyonda iş dünyası, STK temsilcileri, sendikaların temsilcileri dinlendi. Barış Anneleri, Kürtçe konuşma talebinde bulundu ancak bu talep TBMM kuralları gereği kabul edilmedi. Bu kadar masumane bir dileği bile geri çeviren bu zihniyetten çözüm beklemek belki de şansı biraz zorlamak olarak okunmalıdır. İnsan hakları, hukuk ve demokrasiyi kendi içinde içselleştiremeyen bir iktidarın çözüm derken neler düşündüğü merak ediliyor. Kürtlerin demokrasiye ve barışa karşı olumlu yaklaşımları, tavizkar tavırları zayıflık olarak görülmemelidir. Kürtler oyalanarak veya kandırılarak sonuca ulaşabilecek bir halk olarak görülmemelidir. Kürtler dışsal tehlikeleri sezebilecek kadar tecrübeye sahip, örgütlü bir siyasal toplumdur ve siyaseti, diplomasiyi kullanabilecek nitelikli kadroları mevcuttur. Kürtlere karşı son dönemlerde uluslararası arenada güvenilirliklerine ve demokratik hak mücadelelerine duyulan hayranlığı kimse gizlemiyor.</div> <div>Sürecin başarıya ulaşması için artık kaçınılmaz olan şey, uluslararası hukuk ve demokrasi normlarını ve güveni yeniden tesis edecek güçlü ve kararlı adımların atılmasıdır.</div> <div>Bunun için:</div> Kayyum uygulamalarına son verilip halkın seçme tercihlerine saygı duyulmalıdır. AİHM kararlarının gecikmeksizin hayata geçirilmesi gerekir. Toplumsal barışa katkı sunacak siyasal tutukluların, Selahattin Demirtaş dahil, serbest kalmaları toplumda güveni ve sürece dair umutları yükseltecektir. TBMM’de Kürt hakları konusunda yasal güvenceler sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirmek için siyasi partiler cesaretle ellerini taşın altına koymalıdır. Kürt dili üzerindeki engeller iyi niyet göstergesi ve güvenin tesisi için acilen kaldırılmalıdır. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması elzemdir. Anadilde eğitim hakkı, çözüm bekleyen zorunlu bir haktır. Kutuplaştırıcı dil yerine ortak değerler etrafında buluşturucu bir yaklaşım bir an önce devreye alınmalıdır. <div>Elbette barış. Elbette yüz yıllık sorunları uluslararası hukuka saygı temelinde çözme ve demokrasi ile taçlandıracak onurlu bir barış.Elbette kardeşlik. Ama hiçbir hakkı olmayan sözde kardeşlik değil; eşit hakları olan, hakları yasal olarak korunan eşit kardeşlik olmalıdır.</div> <div>Umutları yeşertecek zihniyet değişimini hala göremesek de barışa ve kardeşliğe dair umutlarımızı dinç tutmalıyız.</div>